Baran Şükrü Babacan: "Ödüllü oyuncu olmak gurur verici"

Baran Şükrü Babacan, Boğaziçi Film Festivali’nde ve Malatya Film Festivali’nde ödülleri toplayan Murat Düzgünoğlu’nun yönettiği "Halef" filmiyle, “En İyi Erkek Oyuncu” ödülünü aldı.

Baran Şükrü Babacan: "Ödüllü oyuncu olmak gurur verici"
Baran Şükrü Babacan'ın Akşam Gazetesi'nde yayınlanan röportajı...

Festivallerden ödüllü dönmek sizde neler hissettirdi?


Halef çok festival gezdi. Moskova, İstanbul, Ankara, Kazan, Adana, Boğaziçi, Malatya Festivalleri’nin tamamında ana yarışmaya seçildi. Ülkedeki tüm festivallere seçilmiş olması gurur verici. En İyi Erkek Oyuncu ödülüne gelince de; zaten her festivalde çok saygı duyduğum, fikirlerine çok önem verdiğim insanlardan çok güzel şeyler duymuştum. Yapmaya çalıştığınız şeylerin takdir edilmesi elbette güzel.

Filme ismini veren ve reenkarnasyon yaşayan Halef’i canlandırdınız. Siz reenkarnasyona inanıyor musunuz?

Çocukluğumdan beri mistisizme ve inanca karşı hep bir arayış içerisinde oldum. Cevaplarını tüm insanlığın aradığı sorular bunlar. Ama bir yaştan sonra tüm cevapların aslında bakış açısı olduğunu anladım. Filmin de söylediği gibi; gerçek cevabı “bilmek için ölmek gerek” sanırım.

Film vizyona girecek mi?

Film, Başka Sinema’da vizyona girip çıktı. Tabii ki iki hafta vizyonda kaldı ve 20-25 salonda gösterildi en fazla.

Oyunculuğa nasıl geri döndünüz?

Oyunculuğa geri dönmem Arzu Gamze Kılınç’ın yoğun ısrarlarıyla oldu. Neredeyse 10 yıl oyunculuk yapmamış olmama rağmen o bana hep inanıyordu ve başka bir işte tam olarak mutlu olamayacağımı söylüyordu sürekli.

Halef dışında  yeni projeleriniz var mı?

Aslında dört film daha var. Yakın zamanda çıkmaya başlarlar. Süheyla Schwenk’in yönettiği “Jiyan”, Serhat Karaaslan’ın yönettiği “Görülmüştür”, Ali Aydın’ın yönettiği “Kronoloji” ve  son olarak Melik Saraçoğlu ve Hakkı Kurtuluş’un yönettiği “Birlikte Öleceğiz” filmlerinde rol aldım.

KAMBOÇYA’DA PANSİYON İŞLETTİM

Bir dönem oyunculuktan uzaklaşıp Kamboçya’da yaşamışsınız.


Oyunculukta bir süre sonra mutlu olmadığımı fark ettim. Başka hayallerim vardı. Dünyayı gezmek, kendimi iyi hissettiğim bir yerde kendi evrenimi kurmak gibi. Önce Çıralı’da bir kamping açtım. Sonra Güneydoğu Asya’yı gezdim. Kamboçya’ya ilk ayak bastığımda kendimi evimde hissettim. Orada karaya 25 km uzaklıkta bir adada, bungalovlardan kurulu bir pansiyon işlettim. Orada muson yağmurları başladığında Çıralı’ya geri dönüyordum.
Konular Röportaj