Gökhan Alkan: "Tırnaklarımla kazıdım"

Gökhan Alkan: "Beni rakip gösterdikleri muadillerim var. Tek rakibim Kenan Abi, Kıvanç Abi dersem; bana gülerler. ‘Vites düşür, yavaş gel’ derler. Ben kendimi biliyorum.."

Gökhan Alkan: "Tırnaklarımla kazıdım"
Sabah'tan İlker Gezici'nin röportajı...

Başrolünde olduğunuz 'Defnenin Bir Mevsimi' filmi de gösterime girdi. Nasıl bir film oldu?


Sinema filminde oynamayı çok istiyordum. Antakya'da geçen bir dönem hikayesi. Yönetmenin beni bu filmde görmek istemesi de beni ayrıca mutlu etti.

TIRNAKLARIMLA KAZIDIM

Yönetmen sizi nereden bulmuş?

Ben de onu sordum aslında. 'Neden benimle çalışmak istiyorsunuz?' diye sordum. "Ekranda gördüm. Derhal araştırmaya başladım. Tiyatro kökenli olduğunu öğrendim. Hayalimdeki karakter tipine uygun olmanız bu rolü size getirdi" dedi. Çok mutlu oldum.

Sinema kariyerinize neden sanat filmiyle başlamak istediniz?

Ben herkes gibi olmak derdinde değilim. Gişe filminde başarılı olmak istiyorsan ya çok popüler olacaksın, ya komedi türünde bir filmde rol alacaksın; ya da Burak Özçivit-Fahriye Evcen gibi bir çift olup bir aşk filminde oynayacaksın.

Henüz çok popüler olmadığınızı mı düşünüyorsunuz?

Evet. Buralara kendi imkanlarıyla, tırnaklarımla kazıyarak gelen biriyim. Bunu gururla söylüyorum. Yavaş yavaş ama emin adımlarla ilerlediğimi düşünüyorum. Sinema kariyerime sanat filmiyle başlamam, gişe filminde oynamayacağım anlamına gelmiyor. Tabii ki ben de doğru zamanda bir gişe filminde oynayacağım.

Belli bir kitleniz var artık. Bu bir başarı kıstası mıdır?

Çok güzel soru. Bence matematiksel kalabalıklar bir başarı kıstası değil. Bu bir pazarlama stratejisi. O kadar çok hiçbir şey yapmadan 2-3 milyon takipçiye ulaşan oyuncular var ki... Herkes sosyal medyanın gücünün farkında. Tabii ki yapımcı, çalışacağı kişinin hayran kitlesi için 'Yarısı bizim reklamı, diziyi, filmi izlese yeter' diyebilir.

Rakip gördüğünüz ya da size rakip olarak düşündüğünüz birileri var mı?

Aslında ben sürekli kendini geliştirmek üzere kendiyle yarışan rekabet eden biriyim. Fakat beni rakip gösterdikleri muadillerim var. 'Tek rakibim Kenan Abi, Kıvanç Abi' dersem; bana gülerler. 'Vites düşür, yavaş gel' derler. Ben kendimi biliyorum.

Takip ediyor musunuz bu saydığınız isimleri?

Tabii ki Kenan İmirzalıoğlu, Kıvanç Tatlıtuğ gerçeğini görmezden gelemeyiz. Saygı duyduğum oyuncu abilerim. Modellikten geldikleri için avantajları da var. Kabul edelim ki adamlar çok iyi oyunculuk yapmaları dışında güzel ve ekran da güzeli sever.

'Seviyor Sevmiyor' güzel gidiyor. Bu başarıyı neye bağlıyorsunuz?

Yoğun çalışıyoruz ama karşılığını alıyoruz. Bu da bizi mutlu ediyor.

Kendinizi sevdirmeyi de başardınız. İnsanlar sizi aileden biri gibi görüyor... Nasıl yorumlar alıyorsunuz?

Evet, eksik olmasınlar. Evlat olarak kabul ediyorlar. Atv birçok ülkede izleniyor. Ve bana dünyanın her yerinden mesajlar geliyor. Türk sinemasına yeni Tarık Akan, yeni bir Ediz Hun geliyor hissi verdiğimi söylüyorlar. Ustalarımın isminin yanında anılmak bile çok kıymetli.

GÜNEY KORE'DE YOĞUN İLGİYLE KARŞILANDIK

Yakın zamanda Güney Kore tecrübeniz oldu. Ödülle döndünüz. Neler yaşadınız biraz paylaşır mısınız?

Güney Kore'de 2012 yılından bu yana düzenlenen ve Güney Kore'nin en prestijli ödülü olan APAN (Asia Pasific Actors Network) Drama Ödülleri'nden Asia Pasific Özel Ödülü aldık. Dizimizin başrolleri olarak ödülü Zeynep (Çamcı) ile bana vermeyi uygun gördüler. Ben hep 'Allah'ım, dünyada ve Türkiye'de çok başarılı bir oyuncu olmayı bana nasip et' diye dua ederdim. Ödül alırken onu düşündüm. Çok mutlu oldum. 11 gidiş 11 dönüş olmak üzere 22 saatimiz uçakta geçti. Sadece 14 saatimiz Kore'de geçti. Ama değdi. Türkleri çok seviyorlar zaten. Tarihten gelen bir bağımız var onlarla. Mesela, 'Üsküdar'a Gider iken' şarkımız onlar için çok değerliymiş. İlkokullarda o şarkı öğretiliyormuş.

Nasıl karşıladılar sizi?

Kore'de inanılmaz bir star olgusu var. Çok sahipleniyorlar hayran oldukları kişiyi. Birkaç kişiye gösterdikleri sevgi gösterisini gördüm, korktum. Zeynep'e, "Bizi burada kimse tanımayacak" dedim. Seyirciyi nasıl yakalarız diye düşündüm. Orada, 'Kalbimdesin, seni seviyorum' anlamına gelen bir el hareketi öğrendim. (Baş parmağıyla işaret parmağını birleştiriyor) Kırmızı halıda ve sahnede ödül alırken bu hareketi yapmamla orası yıkıldı. 'Türkiye'nin Robert Downey Jr'ı geliyor' dediler. Çok güzel bir anıydı.

GÜNÜBİRLİK AŞKLARA KARŞIYIM

İlk aşkınızı hatırlıyor musunuz?

İlk aşkımı yakın zamanda yaşadığım için gayet net hatırlıyorum. Çocukken yaşadığımız o heyecana aşk denilemez sanırım.

Normalde nasıl bir aşıksınız?

Aşk hesap kitap kaldıran, plan programla işleyen bir şey değil. O yüzden ben de aşkı hesapsız, kitapsız, plansız, programsız yaşayan bir adamım. Ama akıl kalbin önüne geçmezse başa bela olabilir. Kimse aşk acısından ölmez.

Şu an hayatınızda biri var mı?

Hayır. Olursa söylerim, saklamam zaten. Ben günübirlik yaşayan bir karaktere sahip değilim, dolayısı ile tabii ki birini sever ve onun elini tutarsam ileri dönemde eşim olması, çocuğumun annesi olması umudunu da beslerim.

EGOSU YÜKSEK BİRİ DEĞİLİM

Siz de dış görünüşünüzü avantaj olarak görüyor musunuz?

Elim yüzüm düzgün çok şükür. Bir kitap okumuştum, 'Oyunculuğu çok sevdiğinizi biliyorum. Ama ilk rolünüzü emin olun tipinizden dolayı alacaksınız' diyordu. Tabii ki önce dış görünüş ve tip, ondan sonra kabiliyet... Ben de tipimden dolayı seçildim. Benim derdim tasam; sağlam bir temelin üzerine bina çıkmak.

Bu durum sizi şımartan bir şey olabilir. Egoyla nasıl başa çıkıyorsunuz?

Bu bir tercih meselesi. Ben egosu yüksek biri değilim. Ego herkeste var. Hayattaki gayem insan olabilmek. Bilgi azaldıkça ego yükselir. Yani ne kadar az biliyorsan o kadar daha çok biliyormuş gibi egolu davranıyorsun. Ego meselesi savaştığım bir şey. Sevenlerime dokunmaya, onlarla sohbet etmeye çalışıyorum. O zaman zaten duvarlar kalkıyor. Bu yaşa kadar ego yapmadım, bundan sonra da yapacağımı sanmıyorum. Hepimiz toprak olacağız. Ne egosu?..
Konular Röportaj