Sacit Aslan yazdı: "Bir Avuç Süprüntü..."
"...Yalan dolanın kuvvetli edepsiz kadroları yüz surat hacı murat servetlerine servet katarlarken hangi meslek haysiyetinden bahsedilebilir ki?"
Yarışmalarda ‘öyküsü’ olan
insan merakıyla başladılar, yani şarkı söylemesi önemli değil,
garson müşteriye bıçakla saldırmış yanlışlıkla parmakalarını
doğramışsa yarışmaya katılmaya hak kazanıyor gibi...
Fuhuş veya uyuşturucu operasyonunda içeri girmişse, fevkalade hoop
programa jüri... Anası babasına kezzap atmış, babası halasını
doğramışsa kaçırılmaz, dizi çevirtmek lazım...
Bu örneklerin benzerleri şaka değil gerçek, bunların ünlenmeleri bu
pisliklere bulaştıktan sonra tv’ler eliyle gerçekleştirildi...
Bu nedir arkadaş diye soran olmadı... Ahlaksızlık, uyuşturucu ve
bir insanlık hali olan eşcinselliği karikatürize edercesine kimleri
şöhret yaptılar... Bunların üzerinden para kazanmak, villalar
almak, Cihangir lokanta ve barlarında dayılık taslamakla, kerhane
işletmenin hiç bir farkı yokken yayıncılık nasıl yapılır dersleri
birbirlerini değerli meslektaşım pohpohlamalarıyla çete
dayanışması... Canlı yayına 45 dakika geç kalınca, izleyiciyi
bekletince ve kibir taslayınca star olunuyor zanneden döküntülerle
en az 15 yıl saygısızca büyük paralar ödenirken, makul paralar
kazanan temiz bir yaşam için namuslarıyla yaşayan insanlar istismar
edildi... Bu süprüntüleri seveceksin, sayacaksın diye dayattılar,
şimdi bu süprüntülerin, namustan, bahsetmeleri, entelektüellik
taslamaları hele hele vatanseverlik dersi vermesi, ne kadar densiz
olduklarının göstergesi, sabırlar taşırmıştır...
Yalan dolanın kuvvetli edepsiz kadroları yüz surat hacı murat
servetlerine servet katarlarken hangi meslek haysiyetinden
bahsedilebilir ki?
Bizden ne istedikleri: Korkmamızı, tırsmamızı, evlere
kapanıp beynimizi çökertmeyi, hayattan umudu kesmemizi, hayatı
güzelleştiren ne varsa, şiir, şarkı, edebiyat, dans, güzel
sözlerden vazgeçmemizi ve onlar gibi olmayanlardan nefret
edilmesini, iyi insan olmaktan vazgeçmemizi, dostluğu ve birlik
beraberliğimizi gömmemizi istediler. Ne var ki insanın onuruna
düşkün olanlarını hiç anlayamadılar...
Kendinden başkası yaralanınca acı duyan insanlar olabileceğine
ihtimal vermediler...
Öyle cahil, ahlaksız ve arsızlarken bizleri nasıl tufaya getirip
güzelim yılları kaybettirdiler...
Sacit Aslan