Yüksel Balık Diye Bir Yer!
Bu gidişle Yüksel Balık sadece "kaymaklı ekmek kadayıfıyla" meşhur olacak...
Hepimiz biliyoruz ki; şık bir restorana gittiğimizde bizleri ağzı
iyi laf yapan, eli yüzü düzgün genellikle genç hanımlar
karşılar...
Bizlere önce 'Hoşgeldiniz' deyip ardından
boş olan masaları gösterirler...
Fakat Yüksel Balık; müşterilerine oldukça ilginç bir karşılamayı
uygun görüyor...
Girişe bir tezgah kurmuşlar... Üstünde ıstakoz ve pavuryalar...
Diğer her restoranda 'insanlar' gelen
müşterilere 'Merhaba' derken; Yüksel
Balık'ta 'deniz canlılarıyla'
selamlaştıktan sonra içeriye giriyoruz...
İçeride şef garson benzeri bir takım adamlar sert bakışlarını size
doğru yöneltiyor; öyle ki 'Neden geldin, ne var, ne
istedin gardaş?' diye sordu soracak gibiler...
Bu benim başıma iki kere geldi ve garibime gitti...
Herhalde 'müessese adabını' bilen
herkesin de dikkatini çekmiş ve garibine gitmiştir.
Tarabya gibi bir yerde, az da olsa bir tanınırlığa ve üne sahipler.
Ben şahsen yakıştıramadım!
İçeride bir sürü haybeciyle boy boy fotoğraflar... 'Ne
kadar şöhret sahibi kişiyle fotoğrafımız olursa o kadar
tanınırız' gibi bir düşünceyi düstur edinmiş
olmalılar.
Haybeciymiş, bedavacıymış, para vermeden yer içer keyfine bakarmış.
Kime ne?
Mühim olan çekilen o boy boy fotoğraflar...
Sevgili kardeşlerim öyle bedavacılar belki sizin isim
yapmanızı, gazetelerde-dergilerde yer almanızı sağlayabilir
amma eğer para verip yemek yiyen; etrafınızda
onlarca başka isim sahibi yapmış restoranlar varken sizi tercih
eden müşterilerinize daha nazik davranırsanız
şöhretin yanına, saygınlık gibi
güzel bir sıfatı daha eklemiş olacaksınız.
Bir başka dikkatimi çeken husus; vitrinde gıcır gıcır parlayan
kaymaklı ekmek kadayıfı oldu.
Böylesi Beyoğlu'ndaki tarihi tatlıcılarda yoktur.
'Gel beni ye' diyor. Hiç aklımda yokken,
aklıma tatlıyı düşürdü...
Bu gidişle Yüksel Balık sadece "kaymaklı ekmek
kadayıfıyla" meşhur olacak...
Sacit ASLAN